Bilgi toplumunun vazgeçilmez unsurlarından birisi olan dijitalleşmenin yaşama geçirilmesinde, inanılmaz boyutlardaki verinin, işlenmek üzere veri merkezlerinde toplanması büyük önem taşıyor. Sanal dünyanın gerçek dünyayla bağlantı noktası olan veri merkezi işletmecileri, gerek Avrupa’da gerekse de Türkiye’de, yıllardan bu yana, tekel konumundaki bir uluslararası dev olan Microsoft’un haksız ve hukuka aykırı işlemleriyle mücadele etmek zorunda bırakılıyorlar.
2017 yılından bu yana üyesi veri merkezi işletmecilerin özellikle yazılım lisansları temelinde Microsoft ile yaşanan sorunlarını çözme konusunda çalışma yürüten Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği’nin (TELKODER), Avrupa’daki Bulut Altyapı Hizmetleri Sağlayıcıları (CISPE) temsilcileriyle geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantı, hem Türkiye hem de Avrupa’da bulut altyapı hizmetleri alanında adeta kanayan yara olan lisans ücretleri ve rekabet alanına etkisine tekrar dikkat çekerken, Microsoft’un Türkiye’deki veri merkezi işletmecilerine yönelik güncel uygulamaları ve özellikle CISPE tarafından yeni açıklanan bir rapor ile tartışma tekrar alevlenmiş oldu.
Microsoft, yetkilendirdiği KPMG üzerinden erişim sağladığı veri merkezi işletmecilerinden müşterilerine dair detaylı bilgiler talep ederken, veri merkezi işletmecilerinin hukuki güvence haklarını yansıtır gizlilik sözleşmesi gibi metinleri imzalamaktan kaçınıyor. Öte yandan, hem veri merkezi işletmecilerine yazılım hizmeti sunan Microsoft’un hem de perakende seviyede bulut hizmeti sunuyor olması ve dikey bütünleşme üzerinden, mevcut tekel konumunu kötüye kullanmasının önünde hiçbir yasal engel/güvencenin olmaması, sürecin çözümsüz kalmasına neden oluyor.
Profesör Jenny’nin raporu dikkat çekici: Microsoft’a milyarlarca Avro “ek vergi” ödüyorlar
Bu durum, benzer şekilde Avrupa’da da yaşanıyor. Microsoft’un bu haksız uygulamaları ile Avrupa çapında mücadele eden CISPE tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan bir rapor, haksız uygulamaların toplumsal maliyetlerinin de oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Profesör Jenny tarafından hazırlanan rapora göre, Avrupalı işletmeler ve kamu sektörü, sahip oldukları yazılımı istedikleri bulut altyapısında çalıştırabilmek için her yıl Microsoft’a milyarlarca Avro “ek vergi” ödüyorlar.
Profesör Jenny, Microsoft SQL Server’ın, bağımsız bir bulut hizmet sağlayıcısı ile Microsoft Azure Bulutu üzerinde çalışmasının lisanslama maliyetlerini karşılaştırmış ve Microsoft Azure Bulutu dışında bir bulut hizmetini seçenlerden ek ücretlerin alındığını ve bu rakamın 2022 yılı için Avrupa ekonomisine 1 Milyar 10 Milyon 394 bin 489 € ek maliyet getirdiğini hesapladı. Aynı modeli, yaygın olarak kullanılan Office 365 Suite’e de uyguladığında, Microsoft Azure Bulutu dışı bulutlarda kullanım için Microsoft’a ödenen ek ücretlerin yılda 560 Milyon € daha fazla olduğunu tespit etti. Bu sonuçlar, üçüncü taraf bir bulut hizmet sağlayıcısından kullanılan yazılım lisansına göre %28 ek kazanç veya “vergi” anlamına geliyor.
Bu Microsoft “vergisi”; büyüme, yenilikçilik, daha hızlı ve daha etkili bir dijital dönüşüm yerine haksız yazılım lisans ücretlerine gitmekte ve bu haksız maliyetler büyük olasılıkla tüketicilerin daha yüksek fiyatlarla bu yazılımları almasına yol açıyor.
Çözüm için hukuki süreçler başlıyor…
CİSPE, Profesör Jenny’nin raporundan yola çıkarak, Avrupa Komisyonu’nu bu haksız, gereksiz ve tek taraflı uygulanan yazılım lisansı “vergilerine” son vermek için hızla harekete geçmesi için göreve davet ederken, konuya ilişkin açıklama yapan TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Nadir Teberci, “TELKODER olarak uzun süredir sektörümüzde rekabetin sağlanması, üyemiz şirketlerin ülkemizin dijital dönüşümüne maksimum katkıyı sağlaması adına çalışıyoruz. Son yıllarda bulut altyapı hizmetleri alanında problemli lisans ücretleri ve bazı uygulamalar konusunda muhatabımız Microsoft’dan herhangi bir olumlu adım göremedik. İşin önemli noktalarından biri de aynı sorunların Avrupa genelinde de yaşanıyor olması ve konunun CISPE tarafından hukuki boyuta taşınmış olmasıdır. Microsoft Hizmet Sağlayıcı Lisans Sözleşmesinin (SPLA-Service Provider License Agreement) çerçevesi öncelikle müzakereye açık hale getirilmeli, sonrasında karşılıklı diyalog ortamında, veri merkezi işletmecilerinin kamuyla ilgili yükümlülükleri ve hizmet sunum yöntemleri ile uyumlulaştırılmalıdır. Microsoft’un, ülkemiz koşullarını, sözleşmelerin rekabete uygunluğunu ve sektörün sürdürebilirliği açısından elverişliliğini gözeten bir yaklaşım içinde olması bekleniyor. Ama geldiğimiz nokta pek ümit vermediği gibi ülkemiz için de ciddi bir toplumsal maliyet doğurmaya başladı. Biz de artık konuyu Avrupalı meslektaşlarımız gibi hukuki alana taşımaya hazırlanıyoruz” dedi.