Global warming, earth

Arçelik sürdürülebilir olmayı kendine model aldı

Hisar Okulları 25. Yıldönümünü; her alanda gelecek öngörüleri çevresinde şekillenen bir dizi etkinlikle kutlamaya devam ediyor. “Açık Kaynak” yaklaşımıyla   tüm eğitimcilere ve topluma açık gerçekleştirilen bu yılki etkinliklerin ikincisi; “Hisar Konuşmaları: Artık İşin Aslını Konuşalım…” başlığıyla gerçekleşti. Konferansta geleceğe dair tartışmalar bir adım ileriye götürülerek;   gezegenimiz, insanlık ve tüm canlılar için sürdürülebilir bir sistem yaratmak üzere mevcut sorunlar masaya yatırılarak değişen dünya düzeninde gençlerimiz için nasıl bir gelecek hayal etmeliyiz sorusunun cevapları arandı. Konferansın tamamını izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=KgbLL-zFGxY&t=7s

İlk konferansın konuğu Arçelik CEO’su Hakan H. Bulgurlu gençlere sürdürülebilir olmayan işlerde çalışmamalarını tavsiye etti

“Sürdürülebilirlik ve Teknoloji: Tehlikeli Tırmanış” başlıklı konferansın konuğu olan Hakan Hamdi Bulgurlu, iklim krizi ile mücadele gibi hayati önem taşıyan konulara vurgu yaparak sürdürülebilirlik uygulamalarının önemliliğinin altını çizdi.   Gençlerin iklim krizi ile mücadele konularında eğitim görmelerinin ve projeler geliştirmelerinin iş hayatlarında büyük fırsatlar yaratacağını aktardı. Gençlere sürdürülebilir olmayan işlerde çalışmamaları yönünde tavsiyede bulunarak sürdürülebilir iş yönetimi hakkında ihtisas yapmalarının gerekli olduğunu vurguladı. İklim krizine dikkat çekmek amacıyla Everest’e tırmanışı ardından yolculuğunun hikâyesi ile ilgili kaleme aldığı “Tehlikeli Tırmanış” kitabına da değinen Bulgurlu, kişisel hayatında da bu konuyu nasıl özümsediğine dair örnekler vererek katılım sağlayan herkese tavsiyelerde bulundu.

Günümüzde dünya genelinde sıcaklık sanayi devrimi öncesine göre bir derece daha yüksek.

Sanayi devrimi öncesi ile günümüzdeki sıcaklık derecelerini kıyaslayarak dünyanın günümüzde bir derece daha sıcak olduğunu vurgulayan Bulgurlu, 2021 yaz ayında yaşanan küresel orman yangınlarına değinerek, aslında 2021 yazının geleceğe nazaran yaşanan en ılık yazlardan biri olduğunu söyledi. COVID-19 Pandemisi ile beraber duran üretim ve azalan hareketlilik nedeni ile dünyadaki karbondioksit miktarı yüzde 7 düşmüş olmasına rağmen bunun kalıcı bir düşüş olmadığını 2019’daki karbondioksit seviyesinin geçilmesi ile kanıtlandığı aktardı. İklim krizi nedeni ile yaşanan felaketlerin küresel ekonomiye etkisinin 170 milyar Amerikan Doları olduğunu söyleyen Bulgurlu, bu paranın iklim krizi ile mücadele için harcanması planlanmasa da iklim krizinin yarattığı hasarları kapatmak için her halükarda harcanacağını anlattı. 

“Arçelik sürdürülebilir olmayı bir iş modeli olarak benimsemiştir.”

Arçelik’in sürdürülebilir olmayı bir iş modeli olarak benimsediğini ve bu alanda Türkiye’de ve sektöründe liderlik etmeyi hedeflediğini anlatan Bulgurlu sözlerine şöyle devam etti:

Arçelik 2019, 2020 yıllarında küresel üretim faaliyetlerinde sera gaz emisyonunu dengeleyerek karbon nötr bir şirket oldu, bu çok büyük bir başarı çünkü dikkat ederseniz şirketlerin liderlik ekipleri en iyi ihtimalle 2030 yılında karbon nötr olacaklarının sözünü veriyorlar.”  Arçelik’in üretim faaliyetleri esnasında yayılan karbon miktarının kümülatif karbon salınımındaki etkisi yüzde 2 iken, tüketicinin ürünü kullanırken yaydığı karbon miktarının kümülatif salınım içindeki oranının yüzde 98’e eşit olduğunu ve bu sebeple iklim krizi ile mücadelenin asıl ayağının enerji verimliliği olduğuna dikkat çekerek Arçelik’in geri dönüşüm politikasını anlattı. Bugüne kadar enerji tüketimi yüksek 1,3 milyon beyaz eşyayı Arçelik’in geri dönüştürdüğünü açıklayan Bulgurlu, Arçelik bu projeye başladığında bu ürünleri geri dönüştürecek bir tesisi olmadığı için Eskişehir’de bir geri dönüşüm tesisi kurduğunu ekledi. Bunun yanında Arçelik’in Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nin bir parçası olduğunu, hem Terra Carta Mührünü alan beyaz eşya sektöründeki ilk Türk şirketi olduğunu da gururla ifade ederek, günümüzde artık tüketicilerin de sürdürülebilirlik hedeflerine riayet eden, doğa dostu şirketlere, ürünlere ve markalara meyil etmeye başladığını ekledi.

DCIM\100MEDIA\DJI_0019.JPG

Dünyanın birçok yerinde 50 derece sıcaklıklar görüleceği için 1 milyar insan göç etmek zorunda kalacak.

Glasgow’da düzenlenen COP26 Zirvesi’ne katılan Bulgurlu, küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutma hedefinin dahi insanlık üzerinde ağır etkiler yaratacağını, dünyanın birçok yerinde 50 derece sıcaklıklar görüleceğinden yaşamın mümkün olamayacağını ve bu sebeplerle 1 milyar insanın göç etmek zorunda olacağını söyledi. Zirve’de Clover Hogan’ın konuşmasından çok etkilendiğini ekleyen Bulgurlu, Hogan’ın konuşmalarını gençlerin dinlemesi gerektiğini öğütledi. Geçmiş kuşakların ve kendi kuşağının sebep olduğu iklim krizi nedeni ile gelecek kuşakların kötü standartlarda yaşamak durumunda kalacağını ancak yeni kuşaklara bu sorunu çözmek için rol ve sorumluluk verilmemesi konusunda Hogan’ın eleştirisinden çok etkilendiğini ve amacının genç kuşakları da çözümün bir parçası haline getirmek olduğunu söyledi.

“Hayatınızdan tek kullanımlık plastikleri çıkartın, aktivist olun, geri dönüşüme önem verin.

Everest’e tırmanmasına ve ‘Tehlikeli Yolculuk’ adlı kitabı yazmasına, çocuklarının kendisini sorgulamasının neden olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: ‘’Benim üç tane küçük çocuğum var. İklim konusunda bu kadar tutkulu olmamın en önemli sebebi de bu. Çünkü onların genç yaşta yaşadığı birkaç tecrübe beni sorgulamalarına sebep oldu ve bana ‘’Sen bu konuda ne yapıyorsun?’’ şeklinde sorular sordular. O zaman şunu fark ettim; ben üzerime düşeni yapmak zorundayım ki ileride çocuklarımız gözlerimizin içine bakıp tüm bu olanlar için hem özel hayatımda hem iş hayatımda ben elimden gelen her şeyi yaptım ve hayat tarzımı da buna göre adapte ettim diyebilmek istiyorum.’ 

Hakan Bulgurlu, iklim krizi konusunda bilim insanları ile yaptığı mülakatları ve Everest’e yolculuğundaki tecrübelerini kitaplaştırarak, gelecek nesillere olan bireysel sorumluluğunu yerine getirmeye çalıştığına dikkat çekti. Gençlere öğüt olarak kendinizi sınırlandırmayın diyen Bulgurlu : ‘’Et ve süt tüketiminizi azaltın. Metan gazı, karbondioksite nazaran 80 kat daha fazla ısı tutar, tüketim alışkanlığınızı değiştirin, karbon ayak izinizi azaltın, içinde bulunduğunuz binaların karbon emisyonlarına dikkat edin’’ dedi ve ekledi: ‘’Atacağımız küçük adımlar aslında büyük farklar yaratacak ve iklim değişikliği ile mücadeleyi bu şekilde kazanacağız, hayatınızdan tek kullanımlık plastikleri çıkartın. Aktivist olun ve geri dönüşüme önem verin.’’ dedi.

“Dünya ısındıkça, bunu korumak için geliştirilecek teknolojiler ön plana çıkacak. Bu, gençler için Sanayi Devrimi’nden daha büyük bir fırsat.”

Bulgurlu, iklim krizini, Sanayi Devriminden daha büyük bir iş fırsatı olarak gördüğünü, Blackstone’nun raporuna göre önümüzdeki dönemde tamamen sürdürülebilirlik ile ilgili faaliyet gösteren 1000 adet “unicorn” şirketin küresel ekonomide yer bulacağını söyledi. Bundan dolayı gençlerin iklim Krizi ile mücadele konusunda eğitim almalarının ve projeler geliştirmelerinin iş hayatlarında büyük fırsatlar yaratacağını düşündüğünü söyledi. Üniversitelerin de artık sürdürülebilirlik ekosistemine adapte olmaya çalıştığını ve bu yeni eğilime uygun öğrenci yetiştirdiklerinin altını çizdi. 

Türkiye’nin AR-GE yatırımları artmalı, çünkü sürdürülebilirlik bir seçim değil hayatta kalmanın gerektirdiği bir iş yöntemi… 

AR-GE faaliyetleri ile ilgili olarak konuşan Hakan Bulgurlu, Türkiye’de AR-GE yatırımlarının artması gerektiğini hükümete tavsiye ettiğini söylüyor. Gayrisafi Yurtiçi Milli Hasıla’ya oranla dış borç oranı üzerinden yorum yapan Bulgurlu, “Diğer ülkelerin borçluluk oranları yüzde 90 civarlarında iken Türkiye’nin yüzde 34 civarında, borçluluk oranını artırıp hükümetin ARGE’ye biraz daha teşvik etmesi gerekiyor’’ dedi. Türkiye’nin Kore’den önce başlamasına rağmen geride kalması hususunda devlet politikalarının kritikliğinin altını çizerek, sermaye birikiminin de önemli olduğunu vurguladı. Avrupa’nın ARGE’ye kaynak ayırdığını, fakat Türkiye’de böyle bir kaynak olmadığını söyleyen Bulgurlu, ümitsiz olmaya yer olmadığını da ekledi. Türkiye’nin altyapı zengini bir ülke olduğunu ve kaynakların doğru kullanılması halinde, birçok sürdürülebilir iş modeline sahip start-up girişimlerin ortaya çıkabileceğine inancının olduğunu vurguladı. 

Sürdürülebilirliğin bir seçim olmadığını söyleyen Bulgurlu, sürdürülebilir olmayan şirketlerin yok olacağının ve hayatta kalmak isteyen şirketlerin bu iş yöntemini benimsemesi gerektiğinin altını çizdi. Gençlerin mutlaka bu iş yöntemi üzerine ihtisas yapmasını tavsiye ederek sözlerini tamamladı.