Medyada teknoloji alanında çalışırken 1990’ların ikinci yarısından bilgisayarlar için sorulan “en iyisi hangisi” sorusu, 2000’lerin başından itibaren cep telefonları için de sorulmaya başladı. Aşamalı olarak cep telefonları asıl merak alanı haline gelirken akıllı telefonların ortaya çıkmasıyla birlikte “hangi telefon en iyisi” sorusu iyice baskın hale geldi. Kimseden “bana en uygun telefon hangisi” sorusunu almadım; bilgisayar çağında da durum aynıydı. Hatta şunu söyleyebilirim: Telefonu –ya da bilgisayarı- ne için kullanacaksın sorusuna bir kere olsun net bir yanıt alamadım. Çünkü telefon bir kullanım aracından çok bir statü sembolüydü ve en iyisine sahip olmak zorunluydu. Durum böyle olunca ben de işi başka bir noktaya taşımak için ben de soruyu telefonun en güzel yeri neresi diye soruyorum. Bunu yaparken yanıtın tavuğun derisi ve gerisi, soğanın cücüğü ya da yoğurdun kaymağı gibi bir şey olmasını beklemiyorum. Olsa da sıkıntı yok.
Akıllı telefonlara ilk geçtiğimizde bu sorunun yanıtı batarya idi. Kasabanın güzeli konumundaki bataryanın telefonu ne süreyle ayakta tuttuğu, asıl kritik konuya dönüştü. 2G telefonların günlerce dayanan bataryalarının ardından bir günü çıkaramayan bataryalar, akıllı telefonu dikkatle kullanmayı gerektiriyordu. Konuşurken şu kadar, müzik dinlerken bu kadar, video izlerken şöyle, oyun oynarken böyle rakamlarını yıllarca karşılaştırdık. Günümüzde hem bataryalar çok güçlendiği hem de harici şarj aletleri veya telefonla telefonu şarj etme gibi özellikler, bataryaların en çarpıcı güzel olması durumunu ortadan kaldırdı.
Bir dönem kameralar çok önemliydi çünkü 3G ve ardından 4.5G geçişiyle video paylaşmak çok etkili ve eğlenceli hale geldi. Kameraların gücünün önemi, ekran kalitesi ile paralel olarak uzun bir süre rekabet unsuru oldu ama artık burada da fazla bie cazibe kalmadı. Paylaşım akıllı telefon ekranlarında yaşandığı için o büyüklükteki ekranı doyuramayacak çözünürlükte kamera bulmak artık kolay değil. Bununla birlikte hareket ederken çekilen videonun titreşmemesini ya da netliğini kaybetmemesini sağlayacak teknolojiler hala dikkat çekici ama evde hapisken bu da çok önemli bir güzellik değil.
Aradan geçen dönemde, form faktörünün de farklı değerlendirilmesi gerektiğini gördük. Telefonun incecik olması şıklık gibi görünse de bunu tutmanın zorluğu ile karşılaşınca biraz daha ele gelen telefonların daha iyi olduğunu anladık.
Böyle birçok değişimin ardından bugün baktığımda telefonların selfie (bazıları özçekim de diyor) kameralarının, telefonun en güzel yeri haline geldiğini görüyorum. Şu anda ayyuka çıkmış olan video görüşmeler ve konferanslar, uzaktan alınan yoga ve meditasyon seanslar, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma, selfie kameralarını çok ayrıcalıklı bir yere koydu.
Kapanmadan önce katıldığım bir basın toplantısında karşılaştığım bir durum, selfie kameralarının gözüme daha da güzel görünmesini sağladı. Pandemi nedeniyle otel çalışanlarının misafirlerle temassız çalışması kuralı getirildiği için bir arkadaşımın fotoğraf makinesi ile fotoğrafımımızı çekecek görevli bulamadık. Sağlık nedeniyle ve yerinde olarak bu tavrı sergilediklerinden çekilemeyenler fotoğraflarımızı, selfie kamerasını kullanarak rahatça çektik. Bu, selfie kamerlarını, kendilerine göre çok daha güçlü olan asıl kamerlar karşısında da çok daha güzel hale getirerek telefonun üzerindeki dengeyi de değiştirmiş durumda. Bunları söyledikten sonra bu kameralarla ilgili kısa ve yüzeysel bir karşılaştırma yapmayı yararlı görüyorum.
iPhone entegre bir cihaz olarak tasarlandığı için, ayrı bir yere konulmak durumunda. iPhone 11’de 12 megapiksellik çözünürlüğe sahip olan selfie kamerası ile saniyede 60 kare (60 fps) 4K video çekilebiliyordu. iPhone 12’de 12 megapiksele sadakat sürerken yazılımla yapılabilenlerin listesi biraz daha uzuyor. Teknik arkadaşlar bunu daha ileri düzeyde yorumlayabilir.
Devam edersem, Android tarafında işin daha heyecan verici olduğunu söyleyebilirim. Kısa bir araştırma Samsung’un A serisinde selfie kamerasının A11’de 8 megapikselden başlayarak A51 ve A71’de 32 megapiksellik çözünürlüğe ulaştığını gösterdi.
Teknosa internet sitesinde yaptığım aramada, Samsung’un çok sayıda modelinin yanında 32 megapiksel çözünürlüğe sahip selfie kamerası bulunan telefonlar arasında Oppo Reno 4 Pro, Realme 7 Pro ve Vivo X51’i de gördüm. Huawei’nin karşıma çıkan P40 Lite modelinde ön kamera çözünürlüğü 8 megapiksel olurken P40 32 megapiksel ile geliyor.
Yaz aylarında Türkiye pazarında yerini alması beklenen Tecno Camon 17 PRO 5G’nin 48 megapiksellik selfie kamerası, çözünürlüğün buralarda kalmayacağını düşündürüyor.
Ekranın telefonların ön yüzünü boydan boya kaplamasıyla selfie kameraları konusunda başka inovasyon alanları da ortaya çıkıyor. Bunlardan biri tasarım. Oppo ve Vivo’nun ortadan kaldırıp sol kenara çektikleri selfie kamerası, selfie kamerasını oyun tutkunlarının sol baş parmaklarının altına sokarak oyun oynarken ekranı tam olarak kullanmasını sağlaması beni etkileyen bir inovasyon oldu. Bir dinozor olarak hala selfie kamerası ifadesini kullanıyorum ve bunu ön kamera olarak değiştirmeyi düşünmüyorum ama inovasyonun değerini bilirim.
Önümüzdeki dönemde inovasyonun değerinin daha da artacağını düşünüyorum. Selfie kamerası uzaktan sağlık hizmetlerinin sunulmasından güzellik gibi daha estetik alanlara uzanan bir dizi işlemde önemli bir unsur olmayı sürdürecek. Şimdiden ekranın kadınların makyaj aynasının yerini almasını sağlamış olan selfie kamerası, bankacılık uygulamasında yüz tanımayı kimlik doğulama aracı olarak kullanan bankalarca da hayatımızda daha değerli hale getirilecek. İşCep kurulumunda karşıma çıkan bu özelliğin diğer bankalarca da kullanıldığını gazeteci olarak biliyorum.
Gelecekte selfie kameraları, yeni normaldeki etkileşim özelliklerinden uygulamaların kullanıcı görüntüsünü kullanma eğilimine kadar birçok nedenle daha da önemli hale gelecek. Kimlik doğrulama gibi kullanım biçimleri, farklı aydınlatma koşullarında görüntüyü tanıma ve bunun gibi nedenlerle yapay zeka desteği gibi konuları gündemde tutacak. Bu, selfie kameralarının güzelliğini uzun süre korumasını sağlayacak.